TMSF’den yapılan açıklamada, son günlerde birtakım medya organlarında, Fon ile ilgili gerçeğe karşıt açıklamalar yapıldığının görüldüğü söz edildi. Açıklamada, kelam konusu kanun değişikliğinin, Resmi Gazete’nin 28.05.2022 tarihli ve 31849 sayılı nüshasında yayınlanmış olan 7407 sayılı Kanun’da yer alan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 127’nci unsurunun dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralarındaki değişikler olduğu kaydedildi.
Geçen sene kanunun yayımı üzerine yapılan birtakım tenkit ve taraflı haberlere karşı bu hususla ilgili ayrıntılı açıklama yapılmasına karşın, kasıtlı olarak bu yanlış haberlere devam edildiği vurgulanan açıklamada, şu tabirlere yer verildi: “Bazı TV kanallarında “Gideceksiniz şirketi soyacaksınız, soruşturma ve kovuşturma yapılamaz diye kanun çıkaracaksınız” biçiminde sav ve beyanlarda bulunulmaktadır. Anayasa’nın 129. hususunun son fıkrasına nazaran, ‘Memurlar ve başka kamu vazifelileri hakkında işledikleri tez edilen cürümlerden dolayı ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği İdari merciin müsaadesine bağlıdır.’ Yeniden Devlet Memurları Kanunu’nun 24. hususunda de, ‘Devlet memurlarının misyonları ile ilgili yahut vazifeleri sırasında işledikleri hatalardan ötürü kovuşturma yapılması ve haklarında dava açılması özel kararlara tabidir’ kararına yer verilmiştir. Bu kapsamda TMSF çalışanı de 5411 sayılı Kanun gereği soruşturma müsaadesine tabidir. Yani TMSF işçisi ve kayyım temsilcileri hakkındaki tezlerle ilgili, savcılık öncelikli olarak ilgili yönetimden müsaade alarak soruşturmaya devam etmektedir. Bu kararın uygulanmasında kayyım şirketlerinde misyon yapan, lakin Kurumumuz çalışanı olmayanların statüsü eşitlenmiştir.”
‘Memur soruşturmalarında 1913 yılından bu yana farklı metot uygulanıyor’
TMSF açıklamasında, memurların soruşturulmasında farklı yöntem uygulanmasının Türk hukukunda yüzyılı aşkın bir tarihi bulunduğu belirtilerek, şöyle devam edildi:
“Bu konu birinci evvel 1913 tarihli Memurun Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat ile düzenlenmiş ve 1965 tarihli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile de uygulamaya devam edilmiştir. Bahse mevzu Kanunda yapılan değişiklik ile 127. hususta tek tek sayma metodu ile belirlenen vazifeliler ortasında, 5411 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 2005 yılından sonra TMSF’ye devredilen Bank Asya yahut kayyım şirketlerindeki görevlendirmeler bulunmadığından ve bu misyonların de karar dışında kalmamaları ve heyet formunda görevlendirilen bu bireyler ortasındaki eşitsizliğin de giderilmesi amaçlanmıştır. FETÖ/PDY ile bağlantılı şirketlerde vazife yapan kayyım temsilcilerinin de bu vazifeler sebebiyle tüzel statüleri, emsal mahiyette olduğundan değişiklik getirilmesi gereksinimi hasıl olmuştur.
Bu gayeyle Devlet Memurları Kanunu ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 5. hususunda yer alan ‘İcra ve İflas Dairesi vazifelilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, lakin yönetim aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı gizlidir. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.’ formundaki mevcut düzenlemeye misal düzenleme getirilmiştir. Yapılan değişiklik ayrık bir durum oluşturmamakta, tam bilakis başka kurumlarda da uygulanan düzenlemeyi benimsemektedir.”
Açıklamada, ayrıyeten emsal hususta Anayasa Mahkemesi’nin, 6755 sayılı Kanun ile ilgili olarak yapılan müracaat sonucunda verdiği 24.12.2020 tarihli ve 2020/77 sayılı kararında da, kayyım ve görevlilerin mutlak sorumsuzluğundan bahsedilemeyeceği ve yasal düzenlemenin haksız fiil yahut cürüm teşkil eden aksiyonlarını kapsamadığının aşikar olduğunun vurgulandığı belirtilerek, “Sonuç olarak TMSF’de de başka kurumlarda olduğu üzere, soruşturma müsaadesi alınarak her türlü yolsuzluk ve suistimale bahis kabahatlerin soruşturulmasının önünde hukuksal bir mani bulunmamaktadır” değerlendirmesinde bulunuldu.
